Gece Yolculuğu: Kamil Koç ile İstanbul’dan Eskişehir’e
Otogarda bir bekleyiş her zaman farklı duygular barındırır. İstanbul Esenler Otogarı’nda Kamil Koç’un Eskişehir otobüsünü beklerken, çantamın fermuarıyla oynuyor, bir yandan da etrafı izliyordum. Saat gece 23.00’e yaklaşmıştı. Yolculuk geceye sarkan bir düşünce gibi olacak gibiydi.
Otobüs perona yanaştığında şoför ve muavin kapıyı açıp yolcuları karşıladı. Kamil Koç’la daha önce de yolculuk yapmıştım ama her seferinde farklı bir deneyim yaşanıyordu. Koltuğuma yerleşip emniyet kemerimi bağladım. Muavin, ikramları ve kulaklıkları dağıttı. Gecenin bu saatinde çay içmek istemedim ama su almak iyi bir fikirdi.
Otobüs, Esenler’den çıkıp TEM’e bağlanırken şehir ışıklarını izledim. Yan koltuktaki yolcu sessizdi, kulaklıklarını takmış dışarıyı izliyordu. Bir süre sonra otobüs düzgün bir hızda ilerlemeye başladı. Gece yolculukları bana hep garip bir huzur vermiştir. Çoğu insan uyur ama ben yol boyunca dışarıyı izlemeyi severim.
Bolu Dağı’na yaklaştığımızda otobüsün içi biraz serinledi. Neyse ki klima dengeliydi. Otoyolda ilerlerken kısa bir mola için dinlenme tesisine girdik. Gece yarısının sessizliğinde çay içenler, lavaboya gidenler, ayaklarını açmak için dolaşanlar vardı. Moladan sonra yola devam ettik. Muavin tekrar dolaşıp bir ihtiyacımız olup olmadığını sordu. Küçük ama önemli bir detay.
Sabaha karşı Bilecik’i geçerken gözlerim hafiften kapanmaya başladı. Eskişehir’e yaklaştığımızı fark ettiğimde telefonuma baktım: Saat 05.30 olmuştu. Otobüs terminale yanaşırken hafif bir yorgunluk ama aynı zamanda yolculuğun sonunda bir rahatlama hissi vardı.
Eşyalarımı alıp otobüsten indiğimde Eskişehir sabahının serin havası yüzüme çarptı. Yolculuk olması gerektiği gibiydi: Ne eksik ne fazla. Biraz yorgunluk biraz yol manzarası ve şehre varmanın huzuru.